7 Şubat 2024 Çarşamba

Biriktirmek ve miras üzerine

İnsan ‘biriktirir’. Neyi biriktirir insan? Kişiden kişiye değişir neyin biriktirileceği. Kimi pul biriktirir mesela. Kimi biblo biriktirir. Kimi fincan biriktirir. Bu kişiler koleksiyonerlerdir ve farklı objeleri biriktirirler. Koleksiyonerlik farklı sebeplere dayanabilir. Kimi sadece zevk için, kimi ticari kaygılarla, kimi itibar için biriktirir; kimisi koruyup sonraki kuşaklara bırakmak ister biriktirdiklerini.

Bazıları para, servet, sermaye biriktirir. Biriken para geleceğe dönük güvence olma sınırını aşmışsa eğer; artık sermaye birikimi evresine ulaşılmış demektir. Aslında bir bakıma tüm insanlık tarihi, sermaye birikiminin tarihidir. Çağlar boyunca önce sermaye biriktirilmiş; ardından biriken tahrip edilmiştir. Savaşların tarihi bunu anlatır. Savaş sadece binlerin, milyonların ölümüyle sonuçlanmaz. Bütün bunların yanı sıra yüzyıllar hatta binyıllar boyunca biriktirilenlerin yerle bir edilmesiyle de sonuçlanır. Başka bir ifadeyle bazen insan önce biriktirir sonra yok edip yeniden biriktirir.  

Dolayısıyla biriktirmek; örneğin sermaye biriktirmek, sadece bireysel bir eylem değildir. Toplum ya da toplumsal organizasyonlar da biriktirir. Devlet de! Örneğin devlet de sermaye biriktirir. Zaten tüm organizasyonlar örgütlü insan toplulukları olduklarına göre, esas olan aslında insandır; insanın davranışıdır.

Dedim ya devlet de sermaye biriktirir: Altyapı sermaye birikiminin iyi bir örneğidir. Yollar, köprüler, kamu binaları zaman içinde birikir. Bu tür yapılara bakıldığında, sermayenin zaman içinde nasıl biriktiği somutlaşır. Savaşlarda hasımlar birbirinin altyapısını tahrip etmeye çalışır. Savaşta birikenlerin yok edilmesi çoğunlukla bu amaca dayanır. Eğer sermaye başkasınınsa ve sahip olanların elinden şu ya da bu şekilde alınamıyorsa; yok edilmesi de bir seçenektir.

Özel sermaye birikimi de aynıdır. Birikir, birikir… Zaman gelir ya el değiştirir ya da yok edilir. Örneğin, şirketler kurulur; sonra daha büyükleri kurulur… Fabrikalar, binalar, filolar kurulur. Sonra gün gelir; bunlar ya el değiştirir ya da yok olur. Bunun için her zaman savaşlara gerek kalmaz. Ekonomik devinimler bu sonucu yaratır bazen.

Bazen doğal afetler yıkar, yok eder herşeyi! Deprem gibi... Tarih haritadan silinen kentlerle doludur.

Fakat insan sadece sermaye biriktirmez. Daha doğrusu sadece maddi varlıklar biriktirmez. Başka şeyler de biriktirir. Evet, bazıları sermaye biriktirmeyi çok önemser ve nasıl biriktireceğini de gayet iyi bilir. Bazısı ise maddi birikimi pek de önemsemez; ya da bazı başka şeyleri biriktirmek kadar önemsemez. Onlar sevgi biriktiren, dostluk biriktiren, bilgi biriktiren, iyilik biriktiren, duygu biriktiren, düşünce biriktiren, itibar biriktiren veya tecrübe biriktirenlerdir.  Öyle ya da böyle zaten; az ya da çok hepsini birlikte biriktirmek eğilimi yaygındır ya da insan doğasına daha uygundur. Kimi birini diğerinden daha çok önemsese bile hemen herkes az ya da çok saydıklarımdan bazılarını birlikte biriktirir veya biriktirmeye gayret eder.

Söyledim ya, aslında bütün insanlık tarihi biriktirmek üzerine kuruludur. Bugün üzerinde yaşadığımız dünyada hayatımızı anlamlı kılan, kolaylaştıran, güzelleştiren, yaşamı daha iyi anlamamızı sağlayan ne varsa; bizden önce yaşayanların bugüne kadar biriktirdikleridir. Hatta bazen tersini söylemek bile mümkün; kimi durumda hayatı zorlaştıran ne varsa onlar da bir birikim sürecinin ürünüdür. Böyle bakınca, şunu söylemek de mümkündür: Yaşamda elimizde ya da zihnimizde ne varsa çoğunlukla bunların çok büyük bölümü bize daha önceki kuşakların biriktirip miras bıraktıklarıdır. Çevremize baktığımızda insan eli değmiş ne görüyorsak hepsi böyledir. Kısacası aslında neyimiz varsa hepsi mirastır; önceki kuşakların bize bıraktıklarıdır!

Yemek tariflerini düşünelim mesela. Hele hele Türkiye gibi onlarca uygarlığın kavşağında binlerce yıldır insanların gelip geçtiği, yerleşip terk ettiği bir coğrafyada yemek kültürünün ne kadar zengin olduğunu düşündüğümüzde gelip geçen tüm o insanların sadece bu alandaki mirasının ne kadar büyük olduğu ortada.

Bütün diller de miras değiller mi? Önceki kuşaklardan bugüne ulaşan bütün bilgiler, düşünceler, sanat eserleri, inançlar… Hepsi miras değil mi? Bizim olduklarını sandığımız düşüncelerimiz bile aslında önceki kuşakların mirasıdır çoğunlukla.

Söyledim: İnsan yaşadıkça biriktirir. Biriktirebilmek çaba gerektirir. Ne biriktirilirse biriktirilsin çaba şarttır. Dolayısıyla biriken bir bakıma aslında emektir! Çaba ya da emek de tek başına yeterli değildir tabii! Bir o kadar gerekli olan başka bir şey daha vardır: Zaman! Biriktirebilmek zaman gerektirir. Ancak zaman içinde biriktirmek için emek harcanmışsa oluşur birikim.

Daha önce de değindim: Biriktirilenler her zaman ‘iyi’ şeyler olmak zorunda değildir. Çöp de biriktirir insan örneğin. Zehir biriktirir. Dünyayı biriktirdikleriyle zehirler. Örneğin hava kirliliği de önceki kuşakların biriktirip bize bıraktırdıklarındandır.

Acı da birikir; öfke de kin de! Savaşlar bir tarafın galibiyetiyle sonuçlanırken bir diğerinin acılarının, kininin, nefretinin, önyargılarının birikmesine sebep olabilir. Bunlar da miras olarak kalır gelecek kuşaklara. Kimisi bunlar üzerinden toplumsal bellekte anılar, duygular, düşünceler biriktirir.

Bunlardan başka biriktirilenler de vardır tabii: Örneğin kurallar birikir. Değer yargıları birikir kuşaktan kuşağa aktarılarak.

Kimi bu toplumsal belleği önemser ve hayatı(nı) buna göre tanzim eder. Kimiyse bütün bu birikimi göz ardı eder ve tekrar biriktirmeye yeltenir.

Kısacası, insan yaşadıkça biriktirir ve biriktirdiklerini sonraki kuşaklara miras bırakır. Elimizde, zihnimizde, çevremizde ne varsa; iyisiyle kötüsüyle her şey önceki kuşakların bize mirasıdır. Bizim bugün biriktirdiklerimiz de bizden önceki kuşakların biriktirdiklerinin üzerine eklenmektedir, sonraki kuşaklara devredilmek üzere.

O halde şu soru sorulmaya değer: “İnsan yaşadıkça ne(ler) biriktirmeli?”

Emin Akçaoğlu, Mavişehir, 7 Şubat 2024

Hiç yorum yok: